Ekonomi

İhracata Yönelik Sanayileşme Politikası

İhracata yönelik sanayileşme politikası ve gelişmekte olan ülke ekonomilerinde yarattığı farklar.

1960’lı yılların başında Türkiye ekonomisinin birçok sektöründe olduğu gibi otomotiv sektöründe de ithal ikamesi politikası uygulanmaya başlanmıştır. Türk otomotiv sanayinde 1960-1990 dönemleri arasında 30 yıllık süre içinde ithal ikamesi politikası uygulanmıştır. İthal ikamesi politikasının uygulandığı yıllarda sektörde OYAK-Renaulti TOFAŞ ve OTOSAN olmak üzere 3 üretici kuruluş bulunmaktaydı. Ulusal pazar otomobil ithalatına karşı kota ve vergilerle korunmaktaydı. Otomobil üreticileri ihracat yapmıyor, sadece iç pazar için üretim yapıyordu. Bunun yanı sıra üretimde kullanılan her türlü ara girdi ve yatırım malları yurtdışından ithal ediliyordu.

İç pazarın yüksek vergilerle korunması yabancı otomobil üreticilerinin pazara girmesine engel olduğunda ulusal pazar dış dünyanın fiyat ve maliyet yapısından bağımsız olarak üretim yapmaktaydı. Ulusal tüketici, alternatifi olmadığından, otomobil talebini ulusal piyasadan karşılıyordu. Yani otomotiv sektörü monopolistik güce sahip olmuştu.

Otomotiv tüketicisi düşük maliyetli eski teknolojiyle üretilen ama satış fiyatı oldukça yüksek olan otomobilleri almak zorunda kaldığında Türk otomotiv sektörü yüksek karlar elde eden hantal bir sektör haline gelmişti.

1993’lü yıllarda Avrupa Birliği ile yapılan gümrük birliği protokolü sektörün rehavetine son verdi. Çünkü sektör dış dünyanın rekabetine açıldı, otomotiv sektörüne sağlanan her türlü teşvik ve koruma sonlandırıldı. Rekabet piyasasının koşulları otomotiv sektöründe uygulanmaya başladı. Yaklaşık 5-6 yıllık bir zaman dilimi içerisinde otomotiv sektörü yaşadığı yaşadığı sorunların üstesinden gelerek yapısal reformları gerçekleştirdi. Rekabetle beraber ihracatçı, gelişen bir sektör ortaya çıktı.

İhracata Yönelik Sanayileşme Politikası

İhracata yönelik sanayileşme politikası özünde serbest ticaret görüşüne dönülmesini belirtir. Gelişmekte olan ülkelerin serbest ticaret koşullarında karşılaştırmalı üstünlüğe sahip oldukları alanlarda üretim yapmalarını öngörmektedir. Diğer bir deyişle, dinamik karşılaştırmalı üstünlüklere uygun bir sanayileşme modelidir, denilebilir. Bunu sağlayabilmek için ulusal ekonomiyi uluslararası ticaretten koparmayan bir ticaret politikasının izlenmesi ve ulusal kaynak tahsisinin ithal ikamesinde olduğu gibi sadece iç talep tarafından değil aynı zamanda uluslararası talep tarafından da belirlenmesi gerekmektedir. Bu şekilde gerçekleştirilen üretim kuramsal açıdan bakıldığında uluslararası arenada rekabetçi olacak ve üretilen ürünler dış pazarlara satılacaktır.

İhracata yönelik sanayileşmede üretimin amacı dış piyasaya yönelmek olduğundan iç piyasa darlığı, engeli ortadan kalkmaktadır.  Üretim tesisleri optimum teknik kapasite ile kurulabilmekte ve ölçek ekonomilerinden yararlanılmaktadır.

İhracata yönelik sanayileşmede sektörleri dış piyasaların rekabetine hazırlamak gerekir. Bu da ihracata yönelik üretim yapan sektörlere vergi indirimi, vergi ve resim istisnası, fiyat desteği, vergi iadesi, ihracat teşviki, sübvansiyon gibi ticaret politikaları ile destekleme gerektirir. Aksi takdirde ihracata yönelik üretim yapan sektörler uluslararası pazara girmeden piyasadan çekilmek zorunda kalır. Gelişmekte olan ülkelerin ihracata yönelik üretim yapan sektörleri gelişmiş olan ülkelerin ihracatçılarına göre fiyat, maliyet ve teknolojik seviye açısından dezavantajlı olduğundan gelişmekte olan ülke ihracatçısını gelişmiş ülke ihracatçısıyla rekabet edebilecek durumda olabilmesi için, fiyat ve maliyet farkını elimine edecek ticaret politikalarıyla desteklenmesi gerekir.

Ulusal ekonomide uygulanan kur ve kambiyo politikasında serbestlik olmalıdır. Diğer bir deyişle serbest döviz kuru politikası uygulanmalıdır. İhracata yönelik sanayileşme serbest ticarette uygulanan tüm politikaları bünyesinde barındırır. Ancak ihracat yönelik üretim yapan sektörlerin, dış piyasalarda pazar payı elde etmesini sağlamak, rekabet edebilir konumda olması, sektörün teşvik ve destekler ile desteklenmesiyle mümkündür. İthal ikamesi ve ihracata yönelik sanayileşme stratejileri alternatif yaklaşımlar oluşturmalarına ve aralarında önemli farklılıklar olmasına rağmen, her iki yaklaşımda açıkça belirtilen amaç “sanayileşme, hızlı büyüme ve yüksek bir istihdam seviyesi elde etmektir”.

Ayrıca ödemeler bilançosu açıklarının azaltılması ve kontrol altına alınması her iki stratejinin zımnen benimsendiği amaçtır. İthal ikamesi ile ihracata yönelik sanayileşme arasındaki fark uluslararası ticarette uygulanan ticaret politikalarında kendini göstermektedir. İthal ikamesinde ticaretin sınırlandırılmasına başvurulurken ihracata yönelik stratejide ticaret engelleyen her türlü kısıtlama kaldırılmaktadır. Yani ihracata yönelik stratejide ihracat teşvik ve desteklerle özendirilmektedir ve ihracatın özendirilmesi dar anlamda ticaret politikalarıyla sınırlı kalmamakta, genellikle maliyet ve kredi politikalarıyla strateji tamamlanmaktadır.

Sanayi Ürünü İhracatında Başarılı Bir Politika

1960’ı yılların ortalarından sonra özellikle gelişmekte olan ülkelerde yaygınlık kazanan bu stratejinin serbest ticaret uygulamasının, önceki serbest ticaret uygulamalarının temelde farklı olduğu noktalardan birincisi; sanayi ürün ihraç edilmesidir. Üretimin uluslararasılaşması ve bu çerçevede bazı sektörlerin gelişmekte olan ülkelere doğru kaymasıdır. Bu tip bir uluslararası gelişme dinamiğinde ihracata yönelik politikaları izleyen gelişmekte olan ülkeler sanayi ürün ihracatında başarılı olmuşlardır.

Sanayi ürün ihracatıyla birlikte görülen serbest ticaret uygulamasının önceki uygulamalardan farklılık gösterdiği ikinci nokta uygulama farkından kaynaklanmaktadır. Önceki uygulamlarında serbest ticaret, ekonominin işleyişine müdehale edilmesi şeklinde yorumlanmış ve uygulanmıştır. Yeni yaklaşımda ise bunun tam tersidir. Yani ihracat yapan sektöre, ihracatta başarı elde edebilmesi için gerek fiyat ve maliyet gerekse pazar desteği verilmektedir.

İthalat kısıtlamasıyla uluslararası ticarete müdahale etmek, iç fiyatları dünya fiyatları üzerine çıkartarak ulusal sanayi kuruluşlarını özendirici bir rol oynamaktadır. Bunun önemli bir sonucu ulusal üretim uluslararası piyasa koşullarından bağımsız olarak gerçekleşir. Vergi ve sübvansiyon uygulaması ile caydırılmak istenen davranışın vergilendirilmesi, özendirilmek istenen ise girişimcileri sübvanse ederek maliyetlerini dünya maliyet seviyelerine indirmektir. Dolayısıyla yüksek maliyetler sübvansiyon ve/veya fiyat desteği ile telafi edildiği için ulusal fiyatların dünya fiyatlarından sapması önlenmektedir. Yani ulusal ekonomi uluslararası piyasa koşullarından koparılmamakta, uluslararası piyasayla rekabet edebilme, pazar payı elde etme imkânı verilmektedir.

Gerek ithal ikamesi gerekse ihracata yönelik sanayileşmenin ortak noktası serbest piyasa koşullarının uygulanmamasıdır. Yani her iki stratejide de serbest piyasa koşullarının  dinamiklerine müdahale olmaktadır ve piyasa içinde haksız rekabet gerçekleşmektedir. Bu durumdan en büyük yararı gelişmekte olan ülke almaktadır. 1960’lı yıllardan itibaren  Avrupa Birliği tarım sektöründe uygulanan ortak tarım politikası (CAP) ihracata yönelik stratejiye güzel bir örnek oluşturur.

Etiketler

İlgili Haberler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kapalı
Kapalı